Râmi Efendi, tasavvuf erbâbının bütün gayretlerine rağmen tasavvufî geleneğin, münevverler
nezdinde itibarının zayıfladığı ve modern fikirlerin karalayıcı, yıkıcı tesiriyle sert bir biçimde
yüzleştiği bir asırda yaşamıştır. Eserleriyle bu tahribâta karşı mücadele etmiş, bazen melül ve
bedbaht hissetmiş, akidesini kendisine siper edinerek kûşe-i uzletine çekilmiştir. Her iki durumda
da şahsı, âilesi, dervişleri, milleti adına çâreler bulmak için kendi ifadesiyle Bir Mevlevî gibi
dönüp durmuş, boyadan boyaya girmiştir.