Gelibolulu Muslihüddin Sürûrî (1491-1561), 16. asrın önemli müderris ve ediplerinden biridir. Sürûrî, Kanunî Sultan Süleyman (1526-1566) tarafından oğlu Şehzade Mustafa'nın (ö. 1553) edebiyat hocalığına tayin edildikten sonra, Şehzade'nin güvenini kazanmış, sırdaşı ve en yakın adamlarından birisi olmuştur. Amasya'da bulunduğu esnada, pek sevdiği talebesi ve arkadaşı Şehzade Mustafa'nın iyi yetişmesi için çalışmış, onun adına kimi eserler te'lif ve tercüme etmiştir. Bunlardan biri de Bahrü'l-Maârif olup telif tarihi 1549'dur.
Türkçe'de yazılan derli toplu ilk belâgat kitabı sayılan Bahrü'l-Maarif, Reşidüddin Vatvat'ın (ö. 1177) Farsça belagat kitaplarının en eskisi ve önemlisi sayılan Hadaiku's-Sihr fî Dakaiki'ş-Şi'r adlı eseri aslına sadık kalınmakla birlikte Türkçe örneklerle zengişleştirilerek yapılmış bir tercümedir. Eserde, edebî sanatın önce tanımı yapılmış, daha sonra sırasıyla Kuran'dan, hadislerden ve kelam-ı kibardan örnekler verilerek açıklanmıştır. Sürûrî tercümesini, Kaside-i Masnûa adıyla kaleme aldığı, aynı zamanda Şehzade Mustafa'nın medhiyesi de olan her bir beyti kitapta tanımlanan bir edebî sanata örnek olarak verilen özgün bir kasîde ile tamamlamıştır.
Bizde böyle masnû' kasîde yazma geleneği sık karşılaştığımız olaylardan değildir. Bununla birlikte kimi kitaplarda edebî sanatların manzum olarak anlatıldığını ve örnekler verildiğini görmekteyiz. Bu çalışmamızda, 100 beyitlik kasidenin önce metni verilmiş, sonra nesre çevirisi yapılmış, metinde bilinmeyen kelimeler açıklandıktan sonra beyit yorumlanmış ve son olarak da beyitte söz konusu olan edebi sanat açıklanmıştır. Sürûrî'nin bu eseri, klasik edebiyatımızda örneklerine pek rastlamadığımız Kaside-i Masnua türü hakkında da örnek olması bakımından ayrıca önemlidir.