Efrotes-Tiglat veya Fırat-Dicle, Greklerin adlandırdığı şekilde'iki nehrin arası',daha bildik bir ifadeyle Mezopotamya. Prehistorik dönemlerden beri dünyanın merkezi. Tevrat'a göre gan eden, yani 'cennet bahçesi; Yeryüzünde hiçbir uygarlık Mezopotamya'da ortaya çıkanlar kadar dünyayı şekillendirmemiştir. Tarih, siyaset, mimari ve sanat bu topraklardan başlayarak dünyaya yön vermiştir. Modern dünyayı oluşturan dini düşünce bu coğrafyada ortaya çıkmıştır. Mezopotamya yaklaşık elli bin yıldır iskan mahalidir. Bu prehistorik kültür MÖ. 3500'lerden başlayarak Sümer, Akad, Asur, Babil gibi uygarlıkların serpilmesine zemin hazırlamıştır. Mısır da kısmen bu coğrafyanın ürünüdür, Anadolu da. Elinizdeki kitap bu iklimde ortaya çıkan dinlerin yapısını anlamaya çalışmaktadır. Fakat burada araştırdığımız alan politeist dinlerle sınırlıdır. Birbirinden farklı pek çok dine kaynaklık teşkil eden Mezopotamya inançlarının önemli bir kısmı politeist özelliklere sahiptir. Sümerlerden başlayan bu gelenek Yahudilik ortaya çıkıncaya kadar devam etmiştir. Pek çok dinsel fenomen hala antik çağ Mezopotamya'sından folklorik özellikler taşımaktadır. Ve ne yazık ki bu kadar önemli bir miras, üzerinde yaşayanlarca harcanmaktadır. Türkiye'de bölgenin arkeolojik yapısına yönelik çalışmalar varsa da, dinler tarihi bağlamında ciddi araştırmalar son derece azdır. İşte elinizdeki kitap böyle bir kaygıdan doğmuştur. Amacı Mezopotamya dinlerini kısmen de olsa analitik bir perspektiften tanıtmaktır. Büyük oranda Sümer, Asur, Babil dinleri ele alınmıştır. Yeri geldiğinde Yahudilik ile ilgili paralellikler de kurulmaya çalışılmıştır.