Komünizmle mücadele, Milli Mücadele yıllarından başlayarak Cumhuriyet dönemi boyunca uygulanan bir devlet politikası olmuştur. Sovyet Rusya merkezli komünist yapılar ve faaliyetlerle birlikte solcu girişimler de sürekli bir devlet takibi ve müdahalesi altında olmuşlar, gerektiğinde yasaklanmışlardır.İkinci Dünya Savaşı sonrası komünizmin küresel bir tehdit unsuru olarak tanımlanmasının ve buna yönelik mücadelenin artışı ile birlikte Türkiye’de de sistematik ve hissedilir bir ölçüde komünizme karşı uygulamalar artırılmıştır. Bu çok partili hayata geçiş evresinde komünist faaliyetlere yönelik baskılar hem siyasette hem kamuoyunda daha görünür bir hale gelmiştir.1950 seçimleri ile iktidara gelen Demokrat Parti’nin öncelik verdiği konuların başında dış politikada güvence ve ekonominin iyileştirilmesi gelmiştir. Bu meselelerin çözümünde komünizmle mücadele önemli bir ivmelendirici işlev görmüştür. Demokrat Parti ilk döneminde birçok alanda komünizme yönelik aldığı tedbirler ve uygulamalarla birlikte komünist faaliyetlerin darbe almasında önemli sonuçlar almıştır. Ancak aynı komünist tehdidinin sonraki dönemlerde de sürdüğüne yönelik iddia ve söylemlerle birlikte süreç artık komünizmle mücadelenin siyaseten araçsallaştırıldığı ve tarafların komünizm tehdidini samimi bulmadığı bir döneme dönüşmüştür.